Vampirizm Fan Site
Hey yabancı! üye oluıp aramıza katılmaya ne dersin???
Vampirizm Fan Site
Hey yabancı! üye oluıp aramıza katılmaya ne dersin???
Vampirizm Fan Site
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Vampir Sevenlerin Buluşma Noktası - Vampire Clup
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kendine Güvenmeyen Okumasın +21

Aşağa gitmek 
+5
vampire***
StreetPoet
Killinq.you
HaSTaRuH_666
lilith
9 posters
YazarMesaj
lilith

lilith


Mesaj Sayısı : 16
Kayıt tarihi : 19/10/10
Yaş : 31

Kendine Güvenmeyen Okumasın +21 Empty
MesajKonu: Kendine Güvenmeyen Okumasın +21   Kendine Güvenmeyen Okumasın +21 I_icon_minitimeSalı Ekim 19, 2010 2:05 pm

Bir not defterine yazılmış bu yazılar 1997 yılında, Elazığ'ın Harput ilçesindeki Buzluk Mağarası'nda arkeologlar
tarafından yapılan bir araştırmada bulunmuştur. Anlatılanların gerçekliğine işaret edecek hiçbir bulgu saptanmamıştır.
Defterdeki yazıların, mağarada kaybolan ve mağaradaki zehirli gazlardan dolayı sanrılar gören
biri tarafından yazıldığı düşünülmektedir.

O geziye asla katılmamalıydım. O soğuk taş basamaklardan asla inmemeliydim.
Gizli ve karanlık şeyleri keşfetmek gibi kötü bir huyum vardır.
Karanlık aydınlığın zıddıdır ve yaşadığımız dünya her ikisini de barındırır.
Ama bende olduğu gibi, karanlık şeylerin peşinden gitmek türünden bir
saplantınız varsa bulacağınız tek şey beladır. Sanırım konuya çok hızlı girdim.
Başımdan geçen olayları biraz olsun kavrayabilmeniz için en baştan alayım.

Rahmetli dedemin memleketi olan Elazığ iline ilk gidişimdi.
Annem ve babam da yanımdaydı, onlar da Elazığ'a ilk defa geliyordu.
Birer kimya mühendisi olan annemle babam Elazığ'da düzenlenen ulusal kimya kongresi için gelmişlerdi.
Bense sadece macera için. Telaşlı bir uçak yolculuğundan sonra otele vardık.
Babamların kimyacı arkadaşları arasında bir uzaylı gibiydim.
Neyse ki kongreye benim yaşlarımda birkaç genç de katılmıştı.
Gerçi onlar da hayata bilimin soğuk ve mesafeli bakış açısından yaklaşıyordu ama
yalnız kalmayı pek sevmediğim için onlarla ahbaplık etmeye başladım.

Akşama doğru Elazığ'ın Harput ilçesine doğru ufak bir geziye katıldık.
Minibüs şoförümüz Elazığ'ın yerlisiydi. Harput'un yüksek ve çölümsü arazisinin üzerine
inşa edilmiş türbeler ve yıkık ortaçağ kaleleri arasında bir çay bahçesine oturduk.
Şoförün, başı kesik evliyalar ve Kurtuluş Savaşı'nda uçan askerlerle ilgili anlattığı
hikayeleri merakla dinledim. Olağandışı hikayelere olan ilgime rağmen şoförün anlattıkları
benim için birer efsaneydi. 'Efsane' kelimesini kullanmamdan rahatsız
olmuştu sanırım, o bu hikayeleri gerçek olarak kabul ediyordu.
Ona göre bu hikayelere inanmak gerçek bir Müslüman'ın göreviydi.
Bense daha fazlasını istiyordum. Daha sıra dışı, daha beklenmedik bir şey.
Bu halk efsaneleri, türlü yaratıklarla ve esrarengiz olaylarla doldurduğum hayal gücümü beslemeye yetmiyordu.
Aslında aradığım şeye çok yakındım.

Gezimizin bir sonraki durağı: Buzluk Mağarası. 'Mağara' kelimesi oldum olası
bende tuhaf bir merak uyandırmıştır. Harput Kalesi'nden de yükseğe, yaklaşık
1500 metrelik bir tepeye çıktık minibüsle. Asfaltın erişemediği toprak yollarda
toz soluduk, terk edilmiş taş evlerden sonuncusu da arkamızda kaldı.
Güneş batarken tepenin üstündeki bir oyuktan düşe kalka inmeye başladık.
İki kayanın arasındaki boşluktan beliren taş merdivenleri gördüğümde tüylerim diken diken oldu.
Engebeli basamaklardan inmeye gönüllü olan birkaç kişiden biri de bendim elbette.
Hemen önümde olan şoförümüz bize rehberlik ediyordu.
Dönerek inen basmaklara adım attığımızda havada ani bir soğuma oldu.
Yeraltından gelen buz gibi bir rüzgar yüzümü yaladı. Merdivenler ufak bir düzlükte kesildi.
Kayaların üstü buz tutmuştu. Az ötede basamaklar devam ediyordu ama
bunlar insan eliyle yapılmamıştı, doğanın tasarımıyla oluşan kaya çıkıntılarıydı.
Buzlu basamaklarda kaymamak için bir lambaya bağlı olan kabloya tutuna tutuna indik.
Son aydınlık kat. Nefes almak güçleşti, tuhaf bir heyecanla basamakların
daha da devam ettiğini, hiçbir ışığın aydınlatmadığı dehlizlere uzandığını gördüm.
Hepimiz sessizdik. O anda çok derinden gelen bir inilti duydum.
Aslında inilti kelimesi tam da anlatmıyor bu sesi. Sanki çok, çok yavaş bir kahkahaydı bu.
Dehşetle şoförün yüzüne baktım. 'Siz de duydunuz mu?' diye sordum. 'Daha fazla inmeyelim.
Işık yok aşağıda.' diye cevap vermekle yetindi.

Buzluk Mağarası'nın dışındaki ufak çay bahçesinde oturuyorduk.
Annemlerden izin isteyip tuvalete gideceğimi söyledim.
Benim karanlık şeylere olan merakımı bilen ve hareketlerimde bir tuhaflık sezen annem:
'Sakın bir yere kaybolma. Birazdan yola çıkarız.' dedi.
Az sonra tekrar buzlu mağaranın içindeydim, tek başıma.
Işığın olmadığı bölgeye kadar indim ve cep telefonumun ışığını yaktım.
Yol ikiye ayrılıyordu. Sola saptım. Kaygan zeminde dikkatli adımlarla ilerledim.
O kadar sessizdi ki. Tam tünelin ucuna gelmiştim ki aşağıdan bir rüzgar sesi geldi
ve soğuk bir hava akımı yüzüme çarptı. İşte aklımı başımdan alan bu hava akımıydı.
Yerin altından nasıl gelebilirdi ki hava akımı? Mağaranın yakın bir yerde tekrar yeryüzüne
çıktığını düşündüm ve diğer çıkışı bulmak gibi çılgın bir fikre kapıldım.
Ancak tünelin sonu dibi gözükmeyen bir uçurumdu. Telefonumu buzlu duvarlarda gezdirdim.
Hemen solumda bir insanın anca sığabileceği bir oyuk vardı.
Oyuktan geçince tekrar bir yol ayrımına vardım. Bu sefer sağa saptım. Hatırlamalıydım bunları:
sol- sol- sağ. Karanlık ve uzun bir tünelde yürüdüm. O sırada cep telefonum bateri sinyali verdi:
pili bitmek üzereydi! Nasıl da unutmuştum bunu, belki de dakikalar içinde ışıksız kalacaktım.
O anda içime berbat bir korku saplandı ve buzlu zemine aldırmadan koşmaya başladım.
Yol ayrımlarını unutmuş olmalıydım, taş basamakları bir türlü bulamıyordum.
Kahretsin! Kaybolmuştum. Cep telefonum üç kere bipledi- ve sonra zifiri karanlık.

Soğuktan donuyordum. El yordamıyla yolumu bulmaya çalıştım. Buzlu duvarlar ellerimi acıtmaya başlamıştı.
O an bütün umudumu kaybettim ve yere çöktüm. Gözümden yaşlar boşanıyordu.
Az sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Sesim buzlu duvarlarda yankılanıyordu,
sanki aynı anda onlarca kişi ağlıyordu. Aniden durdum. Yankıların arasında bana ait olmayan bir ses duymuştum.
O tüylerimi diken diken eden yavaş kahkahaydı bu ve gittikçe sesi yükseliyordu.
Koşmaya başladım, ayağım kaydı, yüzümü yere çarptım. Kahkaha yükseliyordu.
Bir şey beni ayağımdan yakaladı ve hızla çekmeye başladı.
Çığlıklar atarak, suratım buzlu zemine çarpa çarpa sürüklendim.
Yaşadığım şok ve acının etkisiyle kendimden geçmiş olmalıyım.

Gözlerimi açtığımda önce hiçbir şey göremedim. Yavaş yavaş etrafımda solgun, fosforlu bir ışık olduğunu algıladım.
Güçlükle ayağa kalktım. Her yerim ağrıyordu. Birkaç adım atmaya kalktım, burnum sert bir şeye çarptı.
Bir çeşit kafesin içinde olduğumu algıladım. Parmaklıkları yoklarken, bir anda kemikten
yapılmış oldukları gerçeğiyle yüz yüze geldim. Çığlığımı zorlukla bastırdım.
Tenimi ısıran soğuğa rağmen baştan aşağıya terlediğimi duyumsadım. Yaklaşan iniltiler ve ayak sesleri.
Çaresizce kafesin arkasına sindim. İki metre gerideki taş duvarın dibine çaresizce çöktüm.
Yaklaşan fosforlu ışıklar. Karşımda iki parlak beyaz kafa belirdi.
Yumruklarımı sıktım ve bildiğim bütün duaları saymaya başladım. Beyaz kafalar yüzlerini kafese dayadı.
Tüylerim diken diken bir halde bu iki acayip yüzü inceledim. İnsan gibiydiler ama bir farklılık vardı.
Tenleri bembeyazdı ve solgun bir ışık saçıyordu. Allahım! Gözbebekleri ve burunları yoktu.
Anlaşılır bir dilde konuşmaya başladıklarında donup kaldım:

- Güneş dünyadan.

- Kayıp yolcu.

- Yutan'a hediye.

- Korku yok.

Kemik parmaklıkları kaldırıp iki kolumdan tuttular. Karşı koymaya gücüm yoktu. Kaygan zeminli tünelde ilerledik.
Taş basamaklardan indik. Yüksek tavanlı geniş bir odaya geldik. İçeride bu yaratıklardan onlarcası yüzünü bana dikmişti.
Beni odanın ortasına bıraktılar ve çevremde bir halka oluşturdular. İnsan sesinden çok acı çeken bir hayvanın sesine
benzeyen bir sesle konuşmaya başladılar. Söylediklerinden bir şey anlayamıyordum.
Hepsi birdenbire sustu ve diz çöktüler. Hep bir ağızdan: 'Yutan! Yüce Yutan!' diye bağırmaya başladılar.
Yaratıkların arasından başında parlak taşlar olan üç memeli bir yaratığın bana yaklaştığını fark ettim.
Önce uzun uzun yüzümü inceledi sonra soğuk eliyle saçımı okşamaya başladı. Bir yandan da iniltili sesiyle konuşuyordu:

'Kayıp yolcu.

Doğru yerdesin.

Doğru zamanda.

Güneş yalancıdır.

Yalan gözlerinde.

Gece gerçektir.

Gece hamiledir.

Muhteşem gece.

Raza hyinhyin.

Derin yalancı.

İçin gerçektir.

Gerçeği gör.'

Uzun tırnaklı elleri göğsümün üzerinde durdu. Tırnaklarını sertçe göğsüme batırdı ve derimi yırtmaya başladı.
Acı içinde çığlık attım ve elini itmeye çalıştım. Çok güçlüydü. 'RAZA HYİNHYİN!' diye bağırdı.
Diğerleri de 'Raza hyinhyin' diye tekrar etmeye başladı. Hepsi bir olup üzerime çullandılar ve güçlü parmaklarıyla
burnumu yakalayıp kopardılar. Fosforlu beyaz yüzleri, suratımdan fışkıran kanlarla kıpkırmızı oldu.

Günlerdir karanlık bir hücrenin içindeyim. Bana sundukları böcekler ve solucanlarla beslenip hayatta kalıyorum,
tabi buna hayat denirse. Her gün yanıma gelip o tuhaf sözcükleri tekrarlıyorlar.
Bu cebimden ayırmadığım not defteri ve tükenmez kalem insanlıkla olan tek bağım oldu.
Başıma daha ne gelecek? Bilmiyorum. Ama bunları yazmak bana bir zamanlar insan olduğumu hatırlatıyor.
'Raza hyinhyin!' Her gün kafamda bu sözcükler yankılanıyor.
İşin korkuncu bu sabah uyandığımda bu sözcükleri fısıldıyordum. İçimde bir şeyler değişiyor.
Kendimi öldürmeyi göze alamıyorum. Yazmak. Tek yapabildiğim bu. Belki de bunları kimse okumayacak.
Kahretsin! Tükenmez kalem bitiyor. Ayak sesleri yaklaşıyor. Fosforlu yüzlerini mağaranın girişinde görebiliyorum.
Yavaş, çok yavaş bir kahkaha atıyorlar sanki. Ellerinde beyaz bir çamur var. Yaklaşıyorlar.
Allahım sen beni...
- Not defterindeki yazı bu noktada sona ermektedir.



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
HaSTaRuH_666




Mesaj Sayısı : 8
Kayıt tarihi : 06/11/10
Yaş : 39

Karakter Sayfası
Karakterin Adı:
Özel Yetenek: Yok!
Statü: İnsan

Kendine Güvenmeyen Okumasın +21 Empty
MesajKonu: Geri: Kendine Güvenmeyen Okumasın +21   Kendine Güvenmeyen Okumasın +21 I_icon_minitimePaz Kas. 07, 2010 2:23 pm

Nereden alıntı yaptığını yazsan iyi olurdu..
İlginç bir efsane..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Killinq.you




Mesaj Sayısı : 1
Kayıt tarihi : 14/02/11
Yaş : 28
Nerden : Almanya

Kendine Güvenmeyen Okumasın +21 Empty
MesajKonu: Geri: Kendine Güvenmeyen Okumasın +21   Kendine Güvenmeyen Okumasın +21 I_icon_minitimePtsi Şub. 14, 2011 12:51 pm

İlGinÇ
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
StreetPoet




Mesaj Sayısı : 2
Kayıt tarihi : 08/07/12
Yaş : 49
Nerden : İstanbul

Kendine Güvenmeyen Okumasın +21 Empty
MesajKonu: Geri: Kendine Güvenmeyen Okumasın +21   Kendine Güvenmeyen Okumasın +21 I_icon_minitimePaz Tem. 08, 2012 11:44 pm

Hikayeyi okurken bizim buralardaki efsanelerle ne kitaplar yazılır, ne filmler çekilir diye düşündüm. Ne yazık ki bizim oturmuş bir korku ve fantastik hikaye edebiyatımız olamıyor...Üzücü. Bu hikayeyi beğenenlere bu tarz bir olayı anlatan "The Descent" serisini tavsiye ederim. Belki hikayeyi yazan da etkilenmiştir bu filmden kim bilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://www.facebook.com/StreetPoet.Stories
vampire***

vampire***


Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 21/07/12
Yaş : 26
Nerden : istanbul

Karakter Sayfası
Karakterin Adı:
Özel Yetenek: Yok!
Statü: İnsan

Kendine Güvenmeyen Okumasın +21 Empty
MesajKonu: Geri: Kendine Güvenmeyen Okumasın +21   Kendine Güvenmeyen Okumasın +21 I_icon_minitimePtsi Tem. 23, 2012 8:20 am

süper bir efsane ....
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
pembekelebek99




Mesaj Sayısı : 26
Kayıt tarihi : 21/06/12
Yaş : 25
Nerden : ankara

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: pembekelebek99
Özel Yetenek: Yok!
Statü: İnsan

Kendine Güvenmeyen Okumasın +21 Empty
MesajKonu: Geri: Kendine Güvenmeyen Okumasın +21   Kendine Güvenmeyen Okumasın +21 I_icon_minitimePaz Tem. 29, 2012 8:42 am

eee bukadar mı tam en güzl yerinde kesildi tüh bee
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
ArZu WaMpIrE GiRl

ArZu WaMpIrE GiRl


Mesaj Sayısı : 8
Kayıt tarihi : 03/09/12
Yaş : 27
Nerden : Azerbeycan, Izmir

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: WaMpIrElLa
Özel Yetenek: Yok!
Statü: İnsan

Kendine Güvenmeyen Okumasın +21 Empty
MesajKonu: Geri: Kendine Güvenmeyen Okumasın +21   Kendine Güvenmeyen Okumasın +21 I_icon_minitimePtsi Eyl. 03, 2012 8:21 pm

guzeldi ama garip yanii beni etkilemedi sasirdim Shocked
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
azatyok

azatyok


Mesaj Sayısı : 9
Kayıt tarihi : 20/11/12
Yaş : 36
Nerden : balıkesir

Karakter Sayfası
Karakterin Adı: ShaDow
Özel Yetenek: Yok!
Statü: İnsan

Kendine Güvenmeyen Okumasın +21 Empty
MesajKonu: Geri: Kendine Güvenmeyen Okumasın +21   Kendine Güvenmeyen Okumasın +21 I_icon_minitimeÇarş. Kas. 21, 2012 2:47 pm

gayet güzel di paylaşımın için saol.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ehl-i Beyt




Mesaj Sayısı : 10
Kayıt tarihi : 01/12/12
Yaş : 37

Kendine Güvenmeyen Okumasın +21 Empty
MesajKonu: Geri: Kendine Güvenmeyen Okumasın +21   Kendine Güvenmeyen Okumasın +21 I_icon_minitimeC.tesi Ara. 01, 2012 10:45 pm

Vay anasını.Sen şu işe bak.Herbirşey ial not defterini bırak.BU nasıl bire kafasızlıktır yahuu Smile
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kendine Güvenmeyen Okumasın +21
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Vampirizm Fan Site :: EĞLENCE :: Korku Odası-
Buraya geçin: